12 Mart 2012 Pazartesi

Aşığım AAAŞŞŞIIIKKK !



Çoğunuz bilmediği üzre hatta belki de hiç biriniz bilmediğiniz üzre; -Blogu sıfırlamadan önce böyle bir durumdan şüphelenenler hariç- benim bi sevgilim var sevgili izleyicilerim. Her şey çok ama çok güzel. Tabi arada ufak tefek sorunlarımız oluyor. [Meraba sevgilim burayı bi şekilde okur musun bilmem ama çaktın sen köfteyi :)] Şaka şaka her şey tıkırında. Hatta ve hatta her şey inanılmaz derecede güzel. Her şeyden önce çok mutluyum abi. -Bu arada sevgilim sonu ''abi'' ile biten cümlelerime bayılır öhöm.- Hani bi ilişkide bakacağım ilk şeyler mutluluk ve huzur. Onunla ben hem mutluyum hem de huzurluyum abi. Onun için, hiç yapmadığım / yapmicam dediğim şeyleri yapıyorum. Örnek olarak ve konuya da giriş açısından uzuuuuun telefon telefon görüşmelerinden bahsedebilirim. Abi ben telefonla konuşma özürlüyüm çünkü en önce benim dikkat eksikliğim var. Öyle telefonla konuşurken tüm dikkatimi telefonla konuştuğum kişiye odaklayamıyorum. Başka şeyler düşüyorum: "Nolcak bu Beşiktaş'ın hali, uff şu dersleri nasıl geçicem, bloga da kaç zamandır yazı yazmıyorum yaa." gibi örneklemeler verebilirim. En kötü ihtimalle halının desenleri, duvarların renkleri, tablolar ya da o an yapmak istediğim başka bi şey gayet çekici görünebiliyo o esnada. Kaldı ki ben ne çok konuşmayı seven biriyim ne de uzuuun uzuun cümleler kuran biriyim. Blogdan da belli olur zaten. Telefon görüşmelerinde başlıca kullandığım kelimeler / cümleler şöyle: "Tamam tamam, evet, yoyoyoyo, bilmem ki olabilir, geliyorum geliyorum merak etme, hmmm, nerdesin." gibi. Telefon görüşmesi için cazip bir birey olmadığımı gösteren çarpıcı örnekler bunlar. Yani telefon görüşmesi yaptığım kişi siz olsanız, bu kelimelerin kaçını duyduktan sonra " Tamam ulan tamam kapatıyorum." demezsiniz ki içinizden. Ancaak ona aşık olduktan sonra olan oldu. Beni ikinci kere aradığında -ilk olan sayılmaz- tamı tamına bir buçuk saat konuştuk ki bu benim için bir rekordu. Ayrıca daha o zaman sevgili bile değildik.

Dün gece telefonla konuştuk. -Buraya kadar bi ton yazı yazdık "Özet geç." diyenler bu paragraftan başlayabilirler.- Bi insanla telefonla konuşması güzel olur da bu kadar mu olur abi. Yani bu güne kadar telefonda konuştuğum bilmem kaç kişiye gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim: "Üzgünüm ama sizinle telefonda konuşmak hiç bu kadar güzel olmamıştı." Sonra bi şekilde hep yaptığımız bi şeyi yapmaya başladık "The Mentalist" oynamaca -Aslında tam olarak aynısı değil ama anlatması çok uzun kısaca böyle diyelim biz ona.- Örnek olarak  "Bil bakalım hangi yanım üzerine yatıyorum, üzerimdeki t-shirtün rengi ne, aklımdan bi sayı tuttum bil bakalım tek mi çift mi" gibi. Açıkçası ben bu oyunu oynarken çok eğleniyorum. Genelde tahmin yürüten taraf da ben olduğum için gayet eğlenceli. Umarım senin için de eğlencelidir sevgilim hehe.

Dün de baya havamdayım baya baya her şeyi bildim taa ki o kutunun rengine kadar. Bilemedim abi ben o kutunun rengini. -ki o esnada ses tonundan kutunun rengini yakalamaya çalışıyordum.- Ama yok bilemedim işte yaa. Meğerse renkleri post-itlerden söylüyomuş benim uyanık sevgilim yoksa bilirdim ki bence, yoyoyo kesin bilirdim. Ondan sonraaa ben de dedim ki: "Bil bakalım kaç dakikadır konuşuyoruz ?" diye ve o an aklımdan inanın 43 dakika olduğu geçiyodu. -O ana kadar telefona kaç dakika oldu diye de bakmadım çünkü hiç sıkılmamıştım. Hatta onla konuşmalarımın hiç birinde bakmadım ve telefonu kapattıktan sonra hep şaşırdım. "Yuuuh ne çabuk geçmiş zaman abi!" demediğim telefon görüşmesi hatırlamıyorum.- Akabinde o da 43 demez mi. Ben benim düşündüğümü düşünüyor diye şaşırırken bir de baktım ne göreyim 44 ün ilk saniyelerindeyiz. Yani o an öyle bi aydınlanma geldi ki bana her şeyi tahmin edebilirmişim gibi hissettim. Yok bi helikopterin pervanesi saniyede kaç kere döner. Yok bi çita kaç saniyede 100 km hıza ulaşabilir. Yok babam böyle pastayı yapmayı nerden öğrendi. Tamam tamam cıvıklaşmicam.

Kısaca aşığım, mutluyum, huzurluyum daha ne olsun abi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaz kızım.