1 Haziran 2015 Pazartesi

baya olmuş

Vay arkadaş baya olmuş ben buralara bakmayalı. Yaşlanmışız vallahi. Niye böyle olduki acaba.
Amaaaaan neyse ne ben içimi dökmeye geldim tabi becerebilirsem.
Sıkıldım insanları umursuyormuş gibi davranmaktan sıkıldım. Umursamıyorum arkadaş o boş dedikodularınız, saçma erkek muhabbetleriniz, gereksiz ve yersiz takıntılarınız, sosyal medyanız sıkıldım yahu. Nedir bu böyle o kadar şey varken konuşulacak, paylaşılacak ama siz neyin derdindesiniz. O beyinlerin düşünmek için olduğunu unutmuşsunuz, anca başkaları desin siz yapın. Bu benim için iyimi, ben bunu daha iyi nasıl yaparım, nasıl insanlara faydalı olabilirim diye bir şey yok anca salla başı al maaşı zihniyeti. Arkadaş neden koyun gibi davranıyorsunuz ki. Biraz kendiniz olmaya çalışın fikirleriniz olsun, başkalarının fikrini duyup aaaa bu iyiymiş hadi körü körüne onu takip edelim demeyin. Biraz olsun insanmışsınız gibi yapın farklılık olsun.
Bide yav insanlara yardımcı olun birbirinize destek olun. Birinin yardıma ihtiyacı varsa onun için elinizi taşın altına koymayı bilin.
Merhametimizi kaybettik arkadaş. Bu ne böyle a.q düşene el uzatacağımıza kafasının pekmezini akıtıyoruz.
O kadar bunaldım ki insanların "anca bu kadar" oluyor demesine. Denedin mi ki de daha fazlasını yapıp yapamayacağını da ötüyosun burada. Hani derler ya el elin eşeğini türkü çığıra çığıra ararmış diye aynen öyle.
Neyse sıkıldım yazmicam daha hadi ben kaçtım

14 Haziran 2012 Perşembe

Daha da 1.8'e gelmem!!!


Sayın seyircim noldu tahmin bile edemezsiniz hani ben demiştim ya 1.79'da kaldım, 3'e geçemedim derbederim diye. Bizim üniversitede 1.8 kalktı bi iki hafta öncesinde ama herkes bu yönetmeliğin yeni öğretim yılında uygulanacağını düşünüyodu. Ancak bilin bakalım noldu. Yaz okulunda da 1.8 yok veee nihayet 3. sınıf dersleriyle tanışıcam bu yaz okulunda. Bu yaz okulunda dediğim de pazartesi başlıyo yani. Yeni ev heycanı 3. sınıf dersleri endişesi, yaz sıcakları falan filan derken en çok da ondan ayrı olmak koycak bana be sevgili seyircim. Şu 1 ay ne güzeldi ya onla. İyi ki vardı, iyi ki yanımdaydı be. Kendisine burdan tebriklerimi iletiyorum benim gibi birine dayanabildiği için ve teşekkürlerimi de sunuyorum beni çok sevdiği için. Son söz. Seni Seviyorum be fıstığım.

3 Haziran 2012 Pazar



Sayın seyircim yine yazamadım ben di mi ama bi sor neden diye bi sor ki hemen söyleyeyim. Hemen mevzuya dalıyorum. Babama karpel tünel sendromu kondu bu bir. Annem de kist çıktı bu iki. Bi de ben 4. senemin sonunda da 1.79 da kalmayayım mı küfür gibi mübarek. Ben napayım abi o zaman. Derbeder bi haldeyim kaç günlerdir. Tek mutluluk kaynağım fıstığım o da olmasaymış yanmışım ben yanmışım. - Burda hemen Sezen Aksu'ya bağlanıyoruz.- Hal böyle olunca blogla pek ilgilenemedim tabii. Bi' de ben anlattıkça açılan bi insan değilim yani yapamıyorum, paylaşamıyorum sıkıntılarımı. Atıyorum içime bence öylesi daha güzel bence,sizi bilmem. Bu da kısacık özet mahiyetinde bi' post olsun o zaman. Görüşmek üzere.

20 Mayıs 2012 Pazar

Mim #1


Bundan sonra sık sık yazıcam dedim dedim inanmadınız, bak noldu şimdi. Hemenceik bi yazı daha yazıyorum işte. Bu yazımızın konusu mim. Pek muhterem Mia Wallace mimlemiş bizi. Öncelikle teşekkür ediyoruuuz kendisine.

Mimin konusu şu: Sevdiğiniz süper kahraman hangisi?

Batman, Batman, Batman, kesinlikle Batman! Çünkü Batman süper kahraman olmayan bir süper kahraman. Çünkü o ne başka bi gezegenden geldi, ne bi örümcek tarafından ısırıldı, ne de bir mutant. O da senin gibi, benim gibi bir insan. Bruce Wayne. Kullandığı aletler dışında hiç bir insanüstü gücü olmamasıyla, bence, diğer süper kahramanlardan daha süper bir kahraman. Çok reklam koktu ama cidden bana kalırsa en delikanlı süperkahramandır. Parayı pulu bi kenara koyup toplum sorunlarına çare olması pek bi hoştur. Son olarak da, ahh Batmobil aaaah diyorum başka da bişey demiyorum.

Ve mimi de yapmak isteyen herkese gönderiyorum.

17 Mayıs 2012 Perşembe

Dante Come Back



Merabalar efendim. Uzun bir aradan sonra yine sizlerleyim. Ama uzun aralara artık son sevgili izleyicim hani içinizden biri "Dante yazsa da okusak ." diyorsa eğer yaşadı. Keşke başka bir şey isteseymiş hatta. Benim üniversite tatile girdi, darısı girmeyenlerin başına artık ve ayrıca canavar mı canavar bi laptopum var artık. Bol bol yazarım hiç merak etmeyin.

Madem bu yazı bir geçiş yazısı, o zaman genel bi yazı olsun.

Bombayı patlatıyorum, sıkı dırın. Nihayet eve çıktım. Yurt köşelerinde iyice psikolojim bozulmuştu vallahi. Çok güzel oldu çok da iyi oldu. Yaz okulunda yeni evdeyim anlayacağınız. Okul daha yeni kapandı yaz okuluna daha 1 ay var ama bu yeni evin heyecanı yüzünden neredeyse şu 1 ay hemencecik geçsin dicem, okulu hiç sevmeyen biri olarak. Şaka şaka o kadar da demedik. Odamın dekorasyonu için çeşit çeşit planlarım var. Mesela annem küçükken duvarın boyası çıkıyor diye astırmazdı içimde de ukteydi. Şimdi ben o eve nasıl poster asmayayım sorarım sana sayın izleyicim. Böyle kitaplıklar, sevgili resimleri, küçük notlar ıvır zıvır. Tabi önerilerinize de açığım.

Laptop aldık demiştim az önce. Çok aceleye geldi ve beni çok uğraştırdı. Bildiğin çok uğraştırdı yani gezmediğim teknoloji market kalmadı. Bimeks, Darty, Saturn, Teknosa, Vatan Computer, Media Market filan. Hatta bunların hepsini bir günde gezdim. Siz hesap edin artık nasıl öldüm bittim. Aklıma en yatan bilgisayar şuan parmaklarımın ucunda. Bilgisayar alıcam diyorsanız engin tecrübelerimle size yardımcı olabilirim çünkü 3 5 güne laptop piyasasının suyunu çıkarttım. Sonuç olarak bu postu da yeni laptopumdan atıyorum. Maşallah diyin :)

Tatil geldiğine göre oyun sezonu da başlamış demektir benim için. Rahat kafayla oynamak için bu güne ertelediğim kaç oyun var bi bilseniz. Bi de Diablo III'de çıktı ama pek beğenilmedi gibi ya internet siteleri incelemelerini koysalar da biz de ona göre alıp almacağımıza karar versek çok iyi olucak gerçekten.

25 Mart 2012 Pazar

Özledim ABİ!


Annemle babam ben 8 yaşındayken boşandıklarından, benim hayatımda babannemin önemi çok büyük. - Dedemi ise hiç görmedim. Çok erken kaybetmişiz.- Küçüklüğümde mutlu olduğum zamanlar hep onun yanında. Öyle ki haftasonu  geldiğinde babannem- o zamanlarda 65 - 70 yaşlarında- iki vesaitle bizim eve gelir, beni alır tekrar iki vesaitle onun evine giderdik Öyle ki dedim çünkü ben araba yolculuklarından hiç hoşlanmam, işin özü midem bulanır. O zamanlarda da öylemiş ve babannem yanında hep poşet taşırmış. Bi keresinde ciddi ciddi istifra ettiğimi hatırlıyorum. Çok hastaydım ama hatta babannem: "Seni karda mı yatırıyolar yavrum." demişti.

Babannemle hatırladığım bir çok anım var -ki hafızam çok kuvvetli değildir.- Beni parka götürürdü, en çok sallanmayı severdim, bana hep napoliten çikolata alırdı, bi de babannemin tırnakları hep uzundu ve ben o zamanlar küçücük parmaklarımı onun başparmağını ile tırnağı arasına sokardım. Nedense çok da severdim. Sevgilime daha ilk beraber olduğumuz günlerde anlatmıştım bunu.O da zaman zaman "Yaaa diğer tırnaklarım ne güzel uzun ama baş parmağımınki hiç uzamıyoo" derdi. Ben, anlattığım hikayeden dolayı bu istek içine girdiğini düşünmedim desem yalan olur ama yüzde yüz emin de değildim hani. Yani parmaklarım olmuş kocaman onun miniminnacık parmakları varken nasıl girerdi ki tırnağının arasına. Ama bugün telefonda konuşurken benim tatlı sevgilim yine "Ya ooff baş parmağımının tırnağı hiç uzamıyo diğerleri ne güzel uzuyo ama baş parmağımınki iki haftada hiç uzamamış" diyince ben de "Benim için mi uzatmak istiyosun"  diye sorunca "Eveeet!" demesi çok mutlu etti yaa. O an direk yanında olmak istedim. Zaten ne çok özledim anlatamam sevgili okurum. Benim için elinden gelen ufacık şeyi bile yapmaya özen gösteriyo. Hani bu olsa da olmasa da farketmez demiyo benim fıstığım. Ofofofofofofof çok özledim çoook.

12 Mart 2012 Pazartesi

Aşığım AAAŞŞŞIIIKKK !



Çoğunuz bilmediği üzre hatta belki de hiç biriniz bilmediğiniz üzre; -Blogu sıfırlamadan önce böyle bir durumdan şüphelenenler hariç- benim bi sevgilim var sevgili izleyicilerim. Her şey çok ama çok güzel. Tabi arada ufak tefek sorunlarımız oluyor. [Meraba sevgilim burayı bi şekilde okur musun bilmem ama çaktın sen köfteyi :)] Şaka şaka her şey tıkırında. Hatta ve hatta her şey inanılmaz derecede güzel. Her şeyden önce çok mutluyum abi. -Bu arada sevgilim sonu ''abi'' ile biten cümlelerime bayılır öhöm.- Hani bi ilişkide bakacağım ilk şeyler mutluluk ve huzur. Onunla ben hem mutluyum hem de huzurluyum abi. Onun için, hiç yapmadığım / yapmicam dediğim şeyleri yapıyorum. Örnek olarak ve konuya da giriş açısından uzuuuuun telefon telefon görüşmelerinden bahsedebilirim. Abi ben telefonla konuşma özürlüyüm çünkü en önce benim dikkat eksikliğim var. Öyle telefonla konuşurken tüm dikkatimi telefonla konuştuğum kişiye odaklayamıyorum. Başka şeyler düşüyorum: "Nolcak bu Beşiktaş'ın hali, uff şu dersleri nasıl geçicem, bloga da kaç zamandır yazı yazmıyorum yaa." gibi örneklemeler verebilirim. En kötü ihtimalle halının desenleri, duvarların renkleri, tablolar ya da o an yapmak istediğim başka bi şey gayet çekici görünebiliyo o esnada. Kaldı ki ben ne çok konuşmayı seven biriyim ne de uzuuun uzuun cümleler kuran biriyim. Blogdan da belli olur zaten. Telefon görüşmelerinde başlıca kullandığım kelimeler / cümleler şöyle: "Tamam tamam, evet, yoyoyoyo, bilmem ki olabilir, geliyorum geliyorum merak etme, hmmm, nerdesin." gibi. Telefon görüşmesi için cazip bir birey olmadığımı gösteren çarpıcı örnekler bunlar. Yani telefon görüşmesi yaptığım kişi siz olsanız, bu kelimelerin kaçını duyduktan sonra " Tamam ulan tamam kapatıyorum." demezsiniz ki içinizden. Ancaak ona aşık olduktan sonra olan oldu. Beni ikinci kere aradığında -ilk olan sayılmaz- tamı tamına bir buçuk saat konuştuk ki bu benim için bir rekordu. Ayrıca daha o zaman sevgili bile değildik.

Dün gece telefonla konuştuk. -Buraya kadar bi ton yazı yazdık "Özet geç." diyenler bu paragraftan başlayabilirler.- Bi insanla telefonla konuşması güzel olur da bu kadar mu olur abi. Yani bu güne kadar telefonda konuştuğum bilmem kaç kişiye gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim: "Üzgünüm ama sizinle telefonda konuşmak hiç bu kadar güzel olmamıştı." Sonra bi şekilde hep yaptığımız bi şeyi yapmaya başladık "The Mentalist" oynamaca -Aslında tam olarak aynısı değil ama anlatması çok uzun kısaca böyle diyelim biz ona.- Örnek olarak  "Bil bakalım hangi yanım üzerine yatıyorum, üzerimdeki t-shirtün rengi ne, aklımdan bi sayı tuttum bil bakalım tek mi çift mi" gibi. Açıkçası ben bu oyunu oynarken çok eğleniyorum. Genelde tahmin yürüten taraf da ben olduğum için gayet eğlenceli. Umarım senin için de eğlencelidir sevgilim hehe.

Dün de baya havamdayım baya baya her şeyi bildim taa ki o kutunun rengine kadar. Bilemedim abi ben o kutunun rengini. -ki o esnada ses tonundan kutunun rengini yakalamaya çalışıyordum.- Ama yok bilemedim işte yaa. Meğerse renkleri post-itlerden söylüyomuş benim uyanık sevgilim yoksa bilirdim ki bence, yoyoyo kesin bilirdim. Ondan sonraaa ben de dedim ki: "Bil bakalım kaç dakikadır konuşuyoruz ?" diye ve o an aklımdan inanın 43 dakika olduğu geçiyodu. -O ana kadar telefona kaç dakika oldu diye de bakmadım çünkü hiç sıkılmamıştım. Hatta onla konuşmalarımın hiç birinde bakmadım ve telefonu kapattıktan sonra hep şaşırdım. "Yuuuh ne çabuk geçmiş zaman abi!" demediğim telefon görüşmesi hatırlamıyorum.- Akabinde o da 43 demez mi. Ben benim düşündüğümü düşünüyor diye şaşırırken bir de baktım ne göreyim 44 ün ilk saniyelerindeyiz. Yani o an öyle bi aydınlanma geldi ki bana her şeyi tahmin edebilirmişim gibi hissettim. Yok bi helikopterin pervanesi saniyede kaç kere döner. Yok bi çita kaç saniyede 100 km hıza ulaşabilir. Yok babam böyle pastayı yapmayı nerden öğrendi. Tamam tamam cıvıklaşmicam.

Kısaca aşığım, mutluyum, huzurluyum daha ne olsun abi.